Defans Antrenörü

Her futbol takımında bulunması gereken antrenördür. Ya da sadece bizim takım bulundursun. Kaleci antrenörü var da, kaleci ile uyum içerisinde olması gereken bir defansın neden antrenörü yok? Bugün Galatasaray defansı uyum içerisinde oynasaydı Leo Franco bu kadar sırıtır mıydı? Victor Valdes çok iyi bir kaleci olmamasına rağmen önünde görev yapan defans bloğu görevini kusursuz bir şekilde yerine getirdiği için Barcelona gibi bir takımda sırıtmamaktadır.Defans kötüyse kaleciye çok iş düşer, birkaç pozisyonda önemli kurtarışlar yapsa da hatalı bir gol yediği an o kurtarışların esamesi okunmaz. Halbuki yediği golde hata yapma oranını yükselten faktörleri düşünmek gerekir. Kaleciye birçok kez geri pası yapılmışsa sağ ayağı ve sol ayağı topa vurmaktan esneyebilir. Bu da sıçrama yetisinde aksaklıklara sebebiyet verir. Defansın pozisyon alamaması sonucu baskı kuran takımın oyuncuları kaleciyi gafil avlayabilirler. Önemli olan kalecinin kaleye gelen tüm şutları neden kurtaramadığı değil, defansın neden o kadar çok şut attırdığıdır. Elbette kaleci armut toplamaz, birkaç şutu yakalar ama diyorum ya; kontrpiyede kalabilir, sıçrama yaptığı ayağı esnemiş olabilir ve bu yüzden köşeye uzanamayıp golü yer.

Sorunun kaynağına inmek elzemdir. Bu da defans ile birebir ilişkilidir. Kaleci her ne kadar iyi olsa da, mücadelesi defansın sırıtmamasına yetmez. Bu noktada da takımın, hücum ile savunma yönünün en iyi şekilde gelişmesini isteyen yönetimler, defans antrenörü transfer etmelidirler. Bugün dünya üzerinde teknik direktör olarak görev yapmayan ama antrenör olarak görev yapabilecek emekli olmuş defans oyuncuları mevcuttur. Gheorge Popescu Galatasaray için en ideal olanıdır. Ha Rijkaard çıkıp " madem defans antrenörü alacaksınız ben Jaap Stam'ı istiyorum " derse de itiraz etmeyiz. Bu sayede takımın defans bloğu da bir uzmanın eline teslim edilmiş olur, kollektif bir hücum / savunma eğitimi gerçekleştirilir. Bu bahsettiğim durum, Avrupa'da görev yapan kariyerli yabancı bir stoper alınmadığı taktirde gerçekleştirilebilir. Popescu ve Bülent örneği tekrar yakalanırsa, defans antrenörü de sahada görev yapmış olur ama baktığımız zaman bugünkü şartlarda böyle bir oyuncunun olmadığını, olsa dahi kulübümüzün maddi imkansızlıklardan dolayı o futbolcuyu transfer edemeyeceğini görürüz.

Defansın uyum içerisinde olması için birbirleri ile iletişim halinde olmaları gerekir. Kariyerli bir kaleci de bu iletişimin en önemli çarkıdır. Galatasaray'a baktığımızda, birbirlerini dinleyecek adamların defansta görev yapmadığını görüyoruz. Servet Gökhan'ı, Gökhan Servet'i, ikisi de Leo Franco'yu dinlemez. Saldım çayıra mevlam kayıra hesabı koşar dururlar. Ucuz kahramanlıklar peşinde koşarlar ve 16 haftada 21 gol görürüz kalemizde. Bu durumu sadece kaleciye bağlamamak gerekir. Yani güzel kardeşim, Leo Franco senin yüzeyselliğin ve futbol bilgisi konusundaki çapsızlığın yüzünden asıl sorunmuş gibi görünebilir ama değil. Sana biraz derinlere inmeni ve defansın ne iş ile meşgul olduğunu araştırmanı tavsiye ederim. Ama görüyorum ki sen kolaycısın, araştırmadan soruşturmadan, bilgi sahibi olmadan fikir yürüten adamsın, ben seni de düşünerek defansın ne iş ile meşgul olduğunu düşündüm. Şanslısın, biraz açıklayayım.

Her ne kadar savunma hattı olarak algılansa da, daha çok bağlantı hattıdır defans. Kale ile ikinci bölge arasındaki bağlantıyı sağlar. Günümüzde savunma görevinden ziyade oyunu geriden kurma görevini üstlenmeleri arzu edilmektedir. Modern futbol; fiziğe dayalı oyunu reddedip, tekniğe dayalı oyunu ön plana çıkarmıştır. Çağa ayak uyduramayanlar ise oyun kurma yönünden eksik kalıp piyasalarını düşürmektedirler. Çağa ayak uydurabilenler ise arzı karşılayamadıkları için yani nadiren bulunduğu için yüksek transfer ücretlerine mal olmaktadırlar. Türkiye'den ziyade Avrupa'da görev yapmayı tercih etmektedirler. Defans bloğunda görev yapan oyuncuların çoğu fiziksel yönden kuvvetli oldukları için defansta görev yapan futbolcular olmayı başarmış insanlardır. Uzun boylu, seri hareket eden ve rakibinin yapacağı hamleyi önceden kestirebilen adamlar defans oyuncusu olarak ön plana çıkarlar. Kısa boylu olanları da vardır ama onların da güçlü olması, iyi pozisyon alması ve sıçrama yeteneği mevcut olduğu için defans bloğunda görev yapabilirler.

Marke ettiği oyuncunun ne yapacağını, topun hangi bölgeye düşeceğini, kaleci ile arasındaki bağlantıyı ve mevkidaşları ile arasındaki uyumu belli bir sisteme oturtabilenler hepimizin adını ezbere bildiğimiz defans adamları olarak futbol tarihindeki yerini almışlardır. Peki bu adamlar futbol tarihine adlarını teknik direktörlerinden öğrendikleri sayesinde mi yazdırmıştır? Hayır. Futbol; amacın gol olduğu bir oyundur, bu sebeple çoğu teknik direktör savunma hattında görev yapacak olan adamlara nasıl defans yapmaları gerektiğinden ziyade, forvet hattında görev yapan futbolculara nasıl gol atmaları gerektiğini öğretir. Defans adamları da yetenekleri ve yanlarında görev yapan mevkidaşları doğrultusunda kendilerini geliştirirler. Savunma; teknik direktörün geçmişte yaşadığı futbol deneyiminden elde ettiği futbol bakışı ile şekillenir. Defansta görev yapmış emektar futbolcular teknik direktör olduklarında, oyun anlayışları savunmaya dayalı olur. Eric Gerets bu konuda istisnadır, takılmadan geçiniz.

Buraya kadar bir sorun yoksa şimdi de box to box görevi yapan futbolcunun defans oyuncuları üzerindeki etkisinden bahsedeyim. Bu görevi üstlenen futbolcu ikinci bölgede gümrük memuru görevi yapar. Bu arkadaş, rakip takım futbolcuları ile enseye tokat durumunda ise defansta görev yapan futbolcuların başı beladadır. Mültecileri yakalamak için yamulan sahil güvenlik misali bir oraya bir buraya koşup dururlar. Bu da ekstra bir çaba gerektirdiği için staminaları azalır. Fm diliyle konuşuyorum çünkü sen futbolu fm'den öğrendiğin kadarıyla anlıyorsun diye, darılma, gücenme. Sen de bilirsinki oyunda bir futbolcu ne kadar şut atarsa ya da ne kadar çok hızlı koşma tuşuna basarsan o kadar çabuk yorulur. Defansta da durum bundan ibarettir. Takıma hizmet edecek defans antrenörü sayesinde box to box görevi yapan adam ile defans arasındaki bağlantının da nasıl kurulduğu hızlı ve etkili bir şekilde öğrenilir. Bu durum, futbolcu transfer etmeden altyapıdan gelecek ya da futbolcu taramalarına takılan maliyeti düşük adamları yetiştirme konusunda da futbol dünyasına ekstra katkı sağlayacaktır. Yetiştirdiği futbolcularımız Avrupa'da peynir ekmek gibi kapışılacak ve kulübe de büyük bir maddi getirisi olacaktır.

Yorumlar